HomeBlogCeza HukukuKORONA VİRÜS SALGINININ TÜRK CEZA HUKUKU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

KORONA VİRÜS SALGINININ TÜRK CEZA HUKUKU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

KORONA VİRÜS SALGINININ TÜRK CEZA HUKUKU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Zahide GÖKŞENLİ[1]

GİRİŞ

1 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Hubei Eyaleti’nin Wuhan şehrinde yeni tip Koronavirüs (Covid-19) adı verilen hastalık tespit edilmiştir. [2] Solunum yolu bulaşıcı hastalığı olarak bilinerek Covid-19; Dünya Sağlık Örgütü’nün 9 Mart 2020 tarihli raporuna göre yüzden fazla ülkede, yüzdokuzbin teyit edilmiş küresel vakıa ile kayıtlara geçerek, dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalık (pandemi/küresel salgın) olarak kabul edilmiştir.[3]11 Mart 2020 tarihinde ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilmiştir. Bu tarihe kadar ülkemizde koronavirüs vakasının olmadığı açıklanmış ise de Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi ilanı ile aynı gün ülkemizde ilk vakanın tespit edildiği resmi olarak açıklanmıştır. Türkiye’de de görülen bu hastalık birçok can kaybına ve kalıcı hastalıklara sebebiyet vermiştir. Hastalığın insanları etkilemesi nedeniyle çeşitli uyuşmazlıklar ortaya çıkmaktadır. Konunun Anayasa Hukuku, Ceza Hukuku, Borçlar Hukuku, Ticaret Hukuku, Sağlık Hukuku, İş Hukuku alanları bakımından birçok yönü bulunmasının yanında idari yaptırım yönü de bulunmaktadır. Bu çalışmada Korona Virüs Salgını’nın sadece Türk Ceza Hukuku açısından hukuksal durumu değerlendirilmeye çalışılacaktır.

1. ZORLA MÜDAHALENİN CEZA HUKUKU AÇISINDAN İNCELENMESİ

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre bir tıbbi müdahale, hastanın rızası olmaksızın ancak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin m.8/2’de belirtilen şartlar dahilinde gerçekleştirilebilir.[4] Bu nedenle; kişinin yaşamını korumak için vücudu üzerinde rızasız müdahaleler yapabilmek ancak belirli şartlar halinde mümkündür. Aksi takdirde yapılan müdahaleler hukuka aykırılık teşkil edecektir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. maddesi “ Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulmaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz…” şeklinde düzenlenmiştir. Anlaşılacağı üzere; yaşam ve vücut bütünlüğünün dokunulmazlığı hakkı anayasa tarafından korunmakta olup hasta veya hasta olabilecek kişiye yapılacak/yapılabilecek zorla müdahale ancak yasal dayanaklarla mümkündür. Kanuni dayanak gerekliliğine gerekçe olarak Anayasanın 19. maddesi örnek gösterilebilir. AİHM’e göre zorla tıbbi müdahale için kanuni dayanak gerekli olmakla beraber yeterli değildir. Ayrıca meşru bir amaç bulunmalıdır.[5] İncelediğimiz konu gereğince meşru amaç pandemi sebebiyle toplum sağlığı veyahut daha geniş düşünüldüğünde insanlığın geleceği olarak da yorumlanabilir. Zorla müdahalede bulunabilmek için ülkemizde çeşitli yasal düzenlemeler bulunmaktadır. Meşru amaç ve yasal düzenlemeler sınırları içerisinde zorla müdahale kapsamında yapılan müdahaleler açısından müdahaleyi uygulayanların cezai sorumluluğu bulunmamaktadır. Ancak hekim, hastanın rızası hukuka uygun hale gelse dahi uygulanacak tedavide tıp bilimi kurallarına göre hareket etmek zorunda olup tedbirlere uymakla yükümlüdür. Hekim müdahalenin her aşmasında standartlardan ve kurallardan sapmadan, tedavinin gerektirdiği tüm kuralları uyguladığında ancak sorumluluktan kurtulabilecektir.

2. KORONAVİRÜS HASTALIĞININ BULAŞTIRILMASI DURUMUNUN TÜRK CEZA HUKUKU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

TCK’da bulaşıcı hastalıkların bir başkasına bulaştırılması ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenle failin gerçekleştirdiği eylemlerindeki manevi unsura dikkat ederek failin cezai sorumluluğu hakkında yorum yapılabilecektir. Manevi unsur, işlenen fiil ile kişi arasındaki manevi bağı ifade etmektedir. Manevi unsurda fiilin kasten veya taksirle işlenmiş olması hali değerlendirilir. 

Kast TCK m.21’de “Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Olası kast m.21/2’de “ Kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurlarının gerçekleşebileceğini bilmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Taksir ise m. 22’de “Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesinde öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır;…” şeklinde düzenlenmiştir.

A.KAST VE OLASI KASTIN DEĞERLENDİRİLMESİ

1.Koronavirüs Hastalığı Olduğunu Bilen Bir Kişinin Karşı Taraf İle Hastalığı Bulaştıracak Şekilde Temasa Geçmesi Hali

Koranavirüs hastası olduğu bilinen bir kişinin hastalığı bulaştırmak maksadıyla başka bir kişiye hastalığı bulaştıracak şekilde temasta bulunması halinde fail TCK m.21 kapsamında değerlendirilmelidir. Örneğin failin hasta olduğunu bildiği halde karşı tarafın yüzüne tükürmesi karşı tarafa zarar verme kastının olduğunun açık göstergesidir. Bu durumda TCK m. 21’in manevi unsurlarını taşımaktadır. Koronavirüs hastası, hastalığı bulaştıracak şekilde temasa geçse dahi karşı taraftaki kişiye hastalığı bulaştıramamışsa  teşebbüs hükümlerinin uygulanması gerekecektir.

2.Koronavirüs hastalığı Olup Olmadığını Bilmediği Halde Kişinin Karşı Tarafla Hastalığı Bulaştıracak Şekilde Temasta Bulunması

Kişinin koronavirüs hastası olup olmadığını bilmediği halde karşı tarafla hastalığı bulaştıracak şekilde temas halinde olduğu takdirde bu durum TCK m. 21/2 kapsamında incelenmelidir. Ancak burada failin yapılan test sonucunda koronavirüs hastası olması hali ve olmaması hali olarak iki durum söz konusudur.

a-) Failin Koronavirüs Hastası Olduğunun Tespit Edilmesi Durumunda

Failin koronavirüs hastası olduğu tespit edildiği takdirde suç tamamlanmış sayılacak ancak kendisinin koronavirüsü taşıyıp taşımadığını bilmediği ancak sonuçlarını öngördüğü için TCK m.21/2 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanatindeyim.

b-) Failin Koronavirüs Olmadığının Tespit Edilmiş Olması Durumunda

Failin koronavirüs olmadığı tespit edildiğinde ise suç oluşmamış demek kanaatimce uygun değildir. Şöyle ki; failin hareketi mağdur üzerinde koronavirüs olma şüphesi ve korkusu yaratmıştır. Bu sebeple olası kastın teşebbüs aşamasında kalması[6] halinin değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

B. BİLİNÇLİ TAKSİR DURUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

Kişi grip veya soğuk algınlığına yakalandığını düşünüp topluluk içerisinde bulunması veyahut topluluk içinde hapşurması halinde ortamda bulunan kişilerinde koronavirüs hastası olması halinde bilinçli taksir hali söz konusu olacaktır. Burada kişi koronavirüs olduğunu düşünmemektedir. Bu sebeple de aslında koronavirüs hastalığını bulaştırmak gibi bir kastı bulunmamaktadır. Ancak koronavirüsün yaygın ve bulaşıcı bir hastalık olması, pandeminin var olması ve bu durumun da herkesçe bilinen bir gerçek olmasına rağmen dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek virüsü diğer insanlara bulaştırma hali söz konusudur. Bu sebeple bilinçli taksir kapsamında cezai sorumluluğunun belirlenmesi yoluna gidilecektir.

3. HASTALIK BULAŞAN KİŞİNİN ÖLMESİ VE ÖLMEMESİ      DURUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

A. HASTALIK BULAŞAN KİŞİNİN ÖLMESİ HALİ

Hastalığın bulaştırılması neticesinde kişinin ölmesi durumunda verilecek ceza yukarıda belirtilen kast ve taksir durumlarına göre değerlendirilerek fail cezalandırılacaktır.

B. HASTALIK BULAŞAN KİŞİNİN ÖLMEMESİ HALİ

Hastalığın bulaştırılması neticesinde kişinin ölmemesi halinde kast/olası kast ve taksir ayrımları dikkate alınarak fail hakkında yaralama suçunun unsurları oluşmuş olacaktır. Kasten yaralama eylemi TCK m. 86/1’de “ Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığına ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.

TCK m. 87/2’de ise “Kasten yaralama fiili mağdurun;

a-) İyileşmesine olanak bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b-) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c-) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,e-) gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğun düşmesine neden olmuşsa yukarıdaki maddeye belirlenen ceza, iki kat artırılır…” şeklinde kasten yaralama fiilinin mağdur üzerinde bıraktığı etki düzenlenmiştir.

Yine taksirle yaralamanın mağdur üzerindeki etkisi ise; TCK m.89/2’de “ Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a-) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

e-)Yaşamanı tehlikeye sokan bir duruma,

f-) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olmuşsa birinci fıkraya göre belirlenen ceza yarısı oranında artırılır.

(3Ttaksirle yaralama fiili, mağdurun;

a-) İyileşmesine olanak bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b-) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c-) Konuşma veya çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

e-) Gebe bir kadının çocuğunun düşürülmesine neden olmuşsa birinci fıkraya göre belirlenen ceza bir kat artırılır. “ şeklinde düzenlenmiştir.

Kanun maddesinin lafzından anlaşılacağı üzere; yaralama eylemi ile ilgili başkasının vücuduna acı veren veya sağlığına ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olma kıstasları getirilmiştir. Virüsün bulaşması halinde vücutta yarattığı etkiler hakkında BBC NEWS tarafından internet ortamında yayınlanan “ Koronavirüs: Covid-19’un İnsan Vücuduna Etkileri Nelerdir?” başlıklı makalede “ Hafif vakalarda vücutta kırıklık, boğaz ve baş ağrıları mümkün. Ateş, bağışıklık sisteminin enfeksiyona tepkisinden kaynaklanıyor. Bağışıklık sistemi, sitokin adlı kimyasallar salgılayarak vücudumuzun diğer bölümlerini uyarıyor. Bu sırada ağrı, acı ve ateş ortaya çıkıyor. Bazı hastalar daha sonra içinde virüsün öldürdüğü akciğer hücreleri olan balgam çıkarmaya başlıyor. Ağır vakalara da ise vücuda gönderilen kimyasal sinyaller inflamasyona yer açıyor. Bu sinyallerin bu şekilde dengelenmesi gerekiyor. Aşırı inflamasyon tüm vücuda zarar veriyor. Akciğerlerdeki inflamasyon zatürre olarak adlandırılıyor. Ağızdan giren virüs soluk borusundan akciğerlere inince akciğerlerde küçük hava kesecikleri oluşturuyor. Kana oksijen karışınca dışarı karbondioksit çıkıyor. Ama zatürrede bu keseciklerin içi suyla dolmaya başlıyor ve bu da nefes alma güçlüğüne neden oluyor. Bazı insanların bu aşmada solunum cihazına bağlanması gerekiyor. Kritik vakalarda ise; bu aşamada vücut, fonksiyonlarını yerine getirememeye başlıyor ve ciddi ölüm riski ortaya çıkıyor. Bu dönemde bağışıklık sistemi kontrolden çıkıyor ve tüm vücuda zarar vermeye başlıyor. Kan basıncı tehlikeli derecede düşünce ya da organlar çalışmamaya başlayınca septik şok yaşanabiliyor. Akciğerlerdeki aşırı inflamasyonun sonucu ortaya çıkan akut solunum sıkıntısı sendromunda vücut, hayatta kalabilmek için ihtiyaç duyduğu kadar oksijen alamıyor. Bunun sonucu olarak böbrekler kanı temizleyemiyor, bağırsakların çeperleri zarar görüyor. Dr. Bharat PANKHANİA “ Virüs, karşı konulamayacak kadar bir inflamasyona yol açıyor. Ve çoklu organ yetmezliği ortaya çıkıyor.”  diyor. Ve bağışıklık sistemi virüsü yenemezse, virüs vücudun her yerine yayılıyor ve çok daha fazla hasara yol açıyor.” [7] şeklinde virüsün insan vücuduna olan etkileri anlatılmaktadır. Yine Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından hazırlanan “Covid-19” adlı kitapta Covid-19’un solunum sistemine, nörolojik sisteme ve kardiyovasküler sisteme olan etkisi incelenmiştir.  İncelemeler neticesinde Covid-19’un neden olduğu tespit edilen hastalıklardan birkaç tanesi şöyledir: nefes darlığı, göğüs ağrısı, hemoptizi, ağır şiddette pnömoni, astım atağı, kalp yetmezliği, akut…[8] Tüm bu verilerden anlaşılacağı üzere Covid-19’a ilişkin virüsün insan vücuduna bulaşması halinde etkileri, Türk Ceza Kanunu kapsamında insan vücuduna acı veren veya sağlığına ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden kıstasları taşımaktadır. Bu sebeple söz konusu virüsün bulaşmasına sebebiyet veren kişi TCK m. 86 kapsamında suç işlemiş sayılacaktır. Ancak yukarıda da ayrıntılı izah edildiği üzere virüs insan vücudunda farklı etkilere sebebiyet verebilmektedir. Etkiler de kendi içerisinde hafif, ağır, kalıcı hasar bırakan veya bırakmayan gibi bölümlere ayrılmaktadır. Bu sebeple kasten yaralama filline ilişkin ceza miktarı hesap edilirken virüsün bulaşması halinde virüsün mağdurda bıraktığı etkiye göre faile TCK m.86 ve 87 kapsamında ceza verilmesi gerekecektir.

4. BULAŞICI HASTALIKLARA İLİŞKİN TEDBİRLERE AYKIRI DAVRANMA DURUMUNUN TÜRK CEZA HUKUKU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma hali Türk Ceza Kanunu’nun 195.maddesinde ayrıca suç olarak düzenlenmiştir. TCK m.195’te bu suç “ Bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanmış veya bu hastalıklardan ölmüş kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Covid-19’un yukarıda izah edilenler ışığında “Bulaşıcı Hastalık” olduğu açıktır. Ancak failin TCK m. 195’ten sorumlu tutulabilmesi için kanunun lafzından anlaşılacağı üzere ya bu hastalığa yakalanmış ya da bu hastalıktan ölmüş kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına ilişkin tedbirlere uymaması hali söz konusu olacaktır. Burada karşımıza karantina kavramı çıkmaktadır. Karantina hakkında; Hudut Kapılarında Uygulanacak Sağlık İşlemleri Hakkında Yönetmelik”in (RG-17/09/2011-28057) 3. maddesinin 1. fıkrasının ı bendinde; “Bir enfeksiyon ya da kontaminasyonun olası yayılmasını önlemek amacıyla, hasta olmayan şüpheli kişilerin veya şüpheli yolcu eşyası, konteynerler, taşıtlar veya malların faaliyetlerinin kısıtlanması veya diğerlerinden ayrılması” şeklinde bir tanımlama yapılmıştır. Yine karşılaştırılmalı hukukta ise; bulaşıcı bir hastalıkla karşı karşıya kalmış kişi veya toplulukların ayrılması, şeklinde ifade edilmektedir. [9] Yine tedbirlere uymayan kişinin bu hastalığa yakalanmış olması da gerekir. Bu sebeple; hastalığa yakalanmamış olmakla birlikte, yakalanan kişinin temaslı olması nedeniyle karantina tedbirlerine aykırı hareket eden kişi bu maddeden dolayı cezalandırılamayacaktır.[10] Kanun maddesinde belirtilen diğer husus yetkili makamlarca alınan tedbirler hususudur. Bu konu henüz açıklık kazanmış değildir. Kanun maddesinden anlaşılacağı üzere hastalığın bulaşması veyahut bulaşmaması bu kanun kapsamında değildir. Bu kanun maddesinde yalnızca tedbirlere uymama hali düzenlenmektedir. Virüsün bulaşması halinde suç TCK m. 195’ten ayrılıp artık “Tüketen-Tüketilen Norm” ilişkisi[11] gereği kasten/taksirle öldürme ve yaralama suçları söz konusu olacaktır.

SONUÇ

1 Aralık2019 tarihinde Çin’in Hubei Eyaleti’nin Wuhan şehrinde yeni tip Koronavirüs (Covid-19) adı verilen hastalık tespit edilmiştir. Solunum yolu bulaşıcı hastalığı olarak bilinerek Covid-19 Dünya Sağlık Örgütü’nün 9 Mart 2020 tarihli raporuna göre yüzden fazla ülkede, yüzdokuzbin teyit edilmiş küresel vakıa ile kayıtlara geçerek, dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalık (pandemi/küresel salgın) olarak kabul edilmiştir. 11 Mart 2020 tarihinde ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilmiştir. Bu tarihe kadar ülkemizde koronavirüs vakasının olmadığı açıklanmış ise de Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi ilanı ile aynı gün ülkemizde ilk vakanın tespit edildiği resmi olarak açıklanmıştır. Bu noktada ülkemizde görülen vakalar kapsamında zorla müdahale mümkün müdür sorusu akla gelmektedir. Yaşam ve vücut bütünlüğünün dokunulmazlığı hakkı anayasa tarafından korunmakta olup hasta veya hasta olabilecek kişiye yapılacak/yapılabilecek zorla müdahale ancak yasal dayanaklarla mümkündür. Kanuni dayanak gerekliliğine gerekçe olarak Anayasanın 19. maddesi örnek gösterilebilir. AİHM’e göre zorla tıbbi müdahale için kanuni dayanak gerekli olmakla beraber yeterli değildir. Ayrıca meşru bir amaç bulunmalıdır. İncelediğimiz konu gereğince meşru amaç pandemi sebebiyle toplum sağlığı veyahut daha geniş düşünüldüğünde insanlığın geleceği olarak da yorumlanabilir. Hastalığın bulaşıcı olduğu belirtilmiştir. Ancak hastalığın bulaşıcı olmasından ziyade bu niteliği sebebiyle bulaştırılması durumu bizim için önem arz etmektedir. Hastalığın bulaştırılması halinde failin eylemindeki manevi unsur cezanın belirlenmesini sağlayacaktır. Yine failin hasta olup olmadığını bilmemesi durumları da failin cezasının belirlenmesinde dikkate alınacaktır. Failin hastalığı bulaştırması neticesinde mağdurun ölmesi ve ölmemesi durumunda fail, öldürme veya yaralama eylemlerinin muhatabı olacaktır. Yine failin salgın hastalığı mağdura bulaştırması neticesinde mağdurda oluşan hasarın hafif, kalıcı vs. olması hallerinde cezanın miktarına yukarıda da ayrıntılı şekilde bahsettiğimiz üzere etki edecektir. Koronavirüs hastalığı 2020 itibari ile dünya genelinde sıklıkla görülen hastalıklardır. Türkiye’de de görülen bu hastalık birçok can kaybına ve kalıcı hastalıklara sebebiyet vermiştir. Can kayıplarının ve kalıcı hastalıkların en aza indirilebilmesi için insan olarak insanlık için gerekli tüm tedbirlerin ciddiyetle alınması gerekmektedir. Aksi takdirde telafisi imkânsız zararlara sebebiyet verecektir. Biz bu çalışmamızda her ne kadar hastalığı Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirmekteysek de giriş bölümünde de belirtildiği üzere hastalığın birçok hukuk alanına etkisi bulunmaktadır. Bu sebeple hastalığın bulaşması halinde mağdur ya da fail olabileceğimiz gibi zarar veren ya da zarar gören de olabiliriz. Bu kapsamda gerekli önlemlerin alınması önem arz etmektedir.

KAYNAKÇA

  1. https://www.google.com.tr/amp/s/www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51614548.amp (Erişim tarihi 09.10.2021)
  • ERDEM, Mustafa Ruhan, Covid-19’la Bağlantılı Ceza Hukuku Sorunları, Yaşar Hukuk Dergisi C.2 S.2 Özel Sayı 2020, sy 1-2.
  • ÖZTÜRK, Bahri/ERDEM, Mustafa Ruhan: Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, 20. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2020, sy 694.  
  1. KOCA, Mahmut/ÜZÜLMEZ, İlhan: Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 10. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2017, s. 546.

[1]       Avukat, Osmaniye Barosu

[2] https://www.google.com.tr/amp/s/www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51614548.amp (Erişim tarihi 09.10.2021)

[3] HAKERİ, Hakan, SÖĞÜT, İpek Sevda, Tıp Hukuku Açısından Bulaşıcı Hastalıklar, Adalet Dergisi, 2020/1, 64.sayı, ss. 57 ( https://dergipark.org.tr/tr/pub/adaletdergisi/issue/56065/770435   Erişim tarihi: 09.10.2021 )

[4] Storck v. Almanya Kararı, Başvuru No: 61603/00, Karar tarihi:16.06.2005, http://hudoc.echr.coe.int/eng#{“itemid”[“001-69374,”]}, Erişim tarihi: 09.10.2021)

[5] Solomakhin v. Ukrayna Kararı, Başvuru No: 24429/03, Karar Tarihi:24.04.2012 http://hudoc.echr.coe.int/fre?i=001-109565  Erişim Tarihi: 09.10.2021 )

[6] KATOĞLU, Tuğrul, Olası Kast ve Suça Teşebbüs (Hakemli), sy 166-167 http://repository.bilkent.edu.tr/bitstream/handle/11693/48907/Olas%20_kas%20t_ve_su%C3%A7a_te%20ebb%C3%BCs.pdf?sequence=1 Erişim Tarihi: 12.08.2021

Suça teşebbüs ile olası kastın bağdaşabileceğini kabul eden bazı yazarlar, aksi yöndeki anlayışı, sonradan ve geçmişe yönelik-ex post bir değerlendirme yaparak, failin, fiilin icrasına başladığı zaman mevcut olan kastı yok saymakla eleştirmektedirler. Buna göre, fiilin tamamlanamaması, sonucun gerçekleşmemesinden hareketle olası kastın da mevcut olmayacağı biçimindeki ex post değerlendirme, aslında failde mevcut bulunan kastı, sonradan yok saymakta ya da dikkate almamaktadır. Öğretide suça teşebbüse ilişkin manevi unsurun ancak kasıtla oluşabileceğini öngören ceza kanunu hükümlerinin sadece taksirli suçlara teşebbüsün mümkün olmadığı yönünde anlaşılması gerektiği ileri sürülmüştür. Buna göre, teşebbüs bakımından da kastın yokluğunun cezayı kaldıracağını öngören hükümler nasıl tüm kasıt türlerini kapsıyor ise, teşebbüs kastı da tüm kasıt türlerini kapsamalıdır. Yani madem ki ceza kanunlarının, suçun varlığı için aradığı kasıt, olası kastı da kapsamaktadır, o halde teşebbüs kastı da olası kastı kapsamaktadır.”

[7] https://www.google.com.tr./amp/s/www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51910851.amp (Erişim tarihi 09.10.2021)

[8] http://www.medicine.ankara.edu.tr/wp-content/uploads/sites/121/2020/05/COVID-19-Kitap.pdf (Erişim tarihi 09.10.2021)

[9] HAKERİ, Hakan, SÖĞÜT, İpek Sevda sy 61.

[10] ERDEM, Mustafa Ruhan, Covid-19’la Bağlantılı Ceza Hukuku Sorunları, Yaşar Hukuk Dergisi C.2 S.2 Özel Sayı 2020, sy 1-2.

[11] ÖZTÜRK, Bahri/ERDEM, Mustafa Ruhan: Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, 20. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2020, sy 694; KOCA, Mahmut/ÜZÜLMEZ, İlhan: Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 10. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2017, s. 546. “Tehlike suçları ile zarar suçları arasındaki ilişki de asıl-yardımcı norm ilişkisi olup, hukuksal yarara yönelik tehlikeyi cezalandıran norm, aynı hukuksal yarara yönelik zararı cezalandıran norma göre yardımcı norm niteliğindedir.

Fill the form

Drop us a line

Fill in this form or send us an e-mail with your inquiry.

Or come visit us at:

301 Howard St. #600
San Francisco, CA 94105